taze
Ayrıca bakınız: täze |
Türkçe değiştir
Köken değiştir
Ad değiştir
taze (belirtme hâli tazeyi, çoğulu tazeler) -si
Çeviriler değiştir
Ön ad değiştir
taze (karşılaştırma daha taze, üstünlük en taze) taze
- bozulmamış, bayatlamamış olan
- Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum. - Yusuf Ziya Ortaç
- dinç, yıpranmamış, yorulmamış
- Yüzü taze, taravetli ve güzeldi. - Memduh Şevket Esendal
- kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı
- Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu. - Memduh Şevket Esendal
- (mecaz) yeni, zamanı geçmemiş
- Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü. - Halikarnas Balıkçısı
Çeviriler değiştir
Kaynakça değiştir
- Türk Dil Kurumuna göre "taze" maddesi