Türkçe değiştir

Eylem değiştir

kırmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi kırar) -ar

  1. sert şeyleri vurarak ya da ezerek parçalamak
    Taşları kırmak. Bardağı kırmak.
  2. iri parçalara ayırmak
  3. belirli bir biçimde katlamak
    Forma kırmak.
  4. öldürmek, yok olmasına neden olmak:
    Bu yıl soğuk, hayvanları kırdı.
  5. bir şeyin fiyatını azaltmak, indirmek:
    Firma verdiği teklif fiyatını son dakikada bir yüzde yirmi daha kırıyordu. - Haldun Taner
  6. tavlada karşı oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak
  7. vücut kemiklerinden birini parçalamak
    Ayol, yapma, gel, düşüp bir yerini kıracaksın! - Osman Cemal Kaygılı
  8. tahılı iri ve kaba öğütmek
  9. hareket durumundaki canlının veya taşıtın yönünü değiştirmek, çevirmek, döndürmek
    Ne tarafa doğru meyil varsa gidonu o tarafa doğru kıracaksınız ki bisiklet doğrulsun. - Burhan Felek
  10. (mecaz) dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak gücendirmek, incitmek
    Bazen bir kelimenin, bir ses tonunun sevdiğimiz bir insanı kırdığını görürüz. - Mehmet Kaplan
  11. (mecaz) yok etmek
    Bir gündüz olsa belki bu derdi kıracağıme. Yoksa bu sensizlikten artık çıldıracağım. - Enis Behiç Koryürek
  12. (mecaz) gücünü, etkisini azaltmak
    Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış. - Burhan Felek
  13. (argo) kaçmak, uzaklaşmak
  14. (ticaret) değerinden düşük fiyata almak
    Bono kırmak. Çek kırmak.

Deyimler değiştir

Eş anlamlılar değiştir

[1] sındırmak

Kaynakça değiştir

Çeviriler değiştir

Eski Türkçe değiştir

Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.

Eylem değiştir

[1] kazımak
[2] bir şeyi kökünden çıkarmak
[3] kırmak