Ayrıca bakınız: Yüksek, yükseklik

Türkçe değiştir

değiştir

yüksek (belirtme hâli yükseği, çoğulu yüksekler) -ği

  1. yukarıda, üst tarafta olan yer
    Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu. - M. Ş. Esendal

Çekimleme değiştir

Deyimler değiştir

Çeviriler değiştir

Ön ad değiştir

yüksek (karşılaştırma daha yüksek, üstünlük en yüksek) yüksek

  1. altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı
    Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı. - Ö. Seyfettin
  2. belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan
  3. güçlü, şiddetli
    Yüksek basınç.
    Yüksek gerilim.
  4. etkili
    Gönlünün matemiyle mağrur olan kimseye. Cihanın acep hangi sevinci yüksek gelir? - E. B. Koryürek
  5. derece veya makamı bakımından üstün
    Yüksek kurul.
  6. normal değerlerin üstünde olan
    Türk milletinin karakteri yüksektir. - Atatürk
  7. erdemli, faziletli
    Vatana gözyaşı döktünse eğer. Varlığın bu yüksek gururu anlar. - E. B. Koryürek
  8. toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan
    Yüksek sosyete.

Çeviriler değiştir

Kaynakça değiştir

Atasözleri değiştir