Ayrıca bakınız: spiel
 
(gayesiz ve neşeli faaliyet; kart seti ya da oyun taşları ve tahtası): Spiel mit Karten
Orta Yüksek Almanca spil, spil, 9. asırdan beri kullanımda; onun dışında nereden geldiği belli değil.[1]

Söyleniş

değiştir

Spiel n (tamlayan hâli Spiels, çoğulu Spiele, diminutive Spielchen n)

  1. bir gayeye yönelik faaliyet
    • „Auch Groos erklärt das Spiel und seine Erscheinungen aus einem Zweck. (…) Man hat seine Theorie deshalb als Einübungstheorie bezeichnet.“[2]
      • Groos ayrıca oyunu ve görünüşünü bir gaye için açıklıyor. (…) Bu yüzden teorisine uygulama teorisi deniyor.
    • „Die Inanspruchnahme des Spiels für pädagogische und therapeutische Anliegen ist längst zur Selbstverständlichkeit geworden.“[3]
      • Oyunun eğitim ve tedavi amaçlı kullanılması uzun zamandan beri tabii hâle geldi.
    • „Die pauschale Annahme der Zweckfreiheit des Spiels ist biologisch gesehen zu undifferenziert. Aus dem Kosten-Nutzenmodell ergibt sich für bestimmte Spielformen ein langfristig angelegter, mittelbarer Zweck der Informationsgewinnung. Dazu kommen bei manchen spielerischen Handlungen unmittelbare Zwecke […]“[4]
      • Oyunun gayesiz olduğu şeklindeki genel faraziye, biyolojik bir bakış açısından bakılırsa pek farklılaşmamıştır. Maliyet-fayda modelinden hareketle belirli oyun şekilleri için uzun vadeli, dolaylı bir bilgi elde etme gayesi olduğu ortaya çıkar. İlaveten bâzı oyun adımlarında doğrudan gayeler mevcuttur […]
    • „Hein Retter eröffnet die Reihe der weiteren Beiträge, die sich mit grundlegenden und fachspezifischen Fragen der pädagogischen und didaktischen Verzweckung des Spiels auseinandersetzen.“[5]
    Hein Retter, oyunun pedagojik ve didaktik gayesine ilişkin temel ve konuya mahsus sualleri ele alan diğer makaleler serisini açar.
    • „In Vorschule und Schule wird das Spiel bewusst in den Dienst des Lernens gestellt und vielseitig eingesetzt.“[3]
      • Okul öncesi eğitimde ve okulda oyun, kasıtlı olarak öğrenmenin hizmetinde ve çeşitli şekillerde kullanılır.
    • „Jede der drei Grundrichtungen der kooperativen Spielpädagogik zeigt aber auch Grenzen der Indienstnahme des Spiels für spielfremde Zwecke.“[6]
      • Bununla birlikte işbirlikli oyun eğitiminin üç temel yönünün her biri, oyunu oyun dışındaki gâyeler için kullanılmasının hudutlarını da gösterir.
    • „Kann man das Spiel für außerspielerische Zwecke nutzen, ohne es sich selbst zu entfremden?“[7]
      • Kendinize yabancılaştırmadan oyunu oyun dışı gâyelerle kullanabilir misiniz?
    • „Zwar sollte man nicht unbedingt von Vorübung durch Spiel sprechen, jedoch ist die Übungs- und Entwicklungsfunktion des Kinderspiels von der Forschung her gut abgesichert.“[8]
      • Oyun yoluyla bir ön alıştırmadan söz etmek lâzım değilse de çocuk oyunlarının alıştırma ve geliştirme fonksiyonu, araştırmalarla iyi bir şekilde tespit edilmiştir.
  2. birkaç benzer veya ilgili parçanın ya da elementin canlı, uyumlu hareketi
    • „Ein definiert großes Spiel zwischen zwei Einzelteilen ist durch eine geeignete Tolerierung der Einzelteile erreichbar.“[9]
      • İki parça arasında tanımlanmış büyük bir serbest hareketlilik, parçaların münasip toleransları sayesinde elde edilebilir.
  3. eğlenmek için devreye sokulan/yapılan faaliyet
    • „Es gab keine Spiele, Spaziergänge oder Siestas mehr.“[10]
      • Artık oyunlar, yürüyüşler ya da siestalar yoktu.
    • „Gesundheit, Gewicht und Genuss: Wer sich richtig ernähren will, bringt die Uhr ins Spiel.“[11]
      • Sağlık, kilo ve keyif: Düzgün beslenmek isteyen, saati devreye sokar.
    Wir dachten uns immer neue Spiele aus.
    Düşünerek hep yeni oyunlar bulduk.
  4. halka açık olmayan istişare, tehlikeli hareketlilik
    Er treibt ein gefährliches Spiel.
    Tehlikeli bir oyun oynuyor.
  5. (çoğulsuz, müzik) müzik aletlerinin ve müzik çalma cihazlarının çalıştırılması, müzik yapılması
    Ihr Spiel ließ noch zu wünschen übrig.
    Çalmaları arzulanan çok şeyi vermedi.
  6. (çoğulsuz, sanat) rol oynayarak yapılan sanatsal performans
    Sie spielt ihre Rolle im Spiel fabelhaft und beweist immer wieder, dass sie eine außergewöhnliche Schauspielerin ist.
    Oyundaki rolünü inanılmaz bir şekilde oynuyor ve fevkalade bir oyuncu olduğunu defalarca ispat ediyor.
  7. (dil bilimi) deverân etme, ifade şekli, vaziyet
    Das Spiel hat sich gewendet, und nun ist er mit einmal der Bittsteller.
    Vaziyet değişti ve şimdi ânîden yalvaran kişi oldu.
  8. (din, sanat, spor) dinî, sanatsal ya da sportif performans
    Das Spiel dauert 90 Minuten.
    Oyun 90 dakika sürer.
  9. (mekanik) mekanik parçaların serbest hareketliliği
    Das Rad hat Spiel.
    Çark, serbest hareket ediyor.
  10. (oyun) kart seti ya da oyun taşları ve tahtası
    Ich habe drei Spiele Skatkarten gekauft.
    Üç oyun kaykay kartı aldım.
  11. (oyun teorisi) soyut stratejik bir durum
    Nach der eingehender Analyse stellte sich heraus, dass dieses Spiel ein Nullsummenspiel ist.
    Detaylı analizler sonucunda bu oyunun sıfır toplamlı bir oyun olduğu ortaya çıktı.

Çekimleme

değiştir

Eş anlamlılar

değiştir

Zıt anlamlılar

değiştir
  • (eğlenmek için devreye sokulan/yapılan faaliyet): Arbeit, Ernst

Alt kavramlar

değiştir

Deyimler

değiştir

Kelime birliktelikleri

değiştir

Türetilmiş kavramlar

değiştir

Kaynakça

değiştir
  1. Friedrich Kluge, Elmar Seebold tarafından hazırlanmış „Etymologisches Wörterbuch der deutschen Sprache“ (Almancanın etimolojik sözlüğü). 24. gözden geçirilmiş ve genişletilmiş baskısı. Walter de Gruyter, Berlin/New York 2001, ISBN 978-3-11-017473-1, DNB 965096742, kelime: „Spiel“, sayfa 865.
  2. Andreas Flitner (1996). Spielen - Lernen – Praxis und Deutung des Kinderspiels, 22.
  3. a b Siegbert A. Warwitz (2016). Vom Sinn des Spielens – Reflexionen und Spielideen, 23.
  4. Wolfgang Einsiedler (1991). Das Spiel der Kinder – Zur Pädagogik und Psychologie des Kinderspiels, 34.
  5. Luis Erler, Rainer Lachmann, Herbert Selg (1988). Spiel – Spiel und Spielmittel im Blickpunkt, 4.
  6. Luis Erler, Rainer Lachmann, Herbert Selg (1988). Spiel – Spiel und Spielmittel im Blickpunkt, 61.
  7. Andreas Flitner (1996). Spielen - Lernen – Praxis und Deutung des Kinderspiels, 15.
  8. Wolfgang Einsiedler (1991). Das Spiel der Kinder – Zur Pädagogik und Psychologie des Kinderspiels, 7.
  9. "Spiel" (Almanca) (2013-12-25). 2014-11-29 tarihinde erişilmiştir.
  10. François Garde (2014). Was mit dem weißen Wilden geschah – Roman, 109..
  11. Stefanie Kara (2017). ZEIT Wissen; Mahl + Zeit, 49.

Ek okumalar

değiştir
  • Almanca Vikipedi'de Spiel

Anagramlar

değiştir