İngilizce

değiştir
Dinle (ABD aksanı).

perfect (karşılaştırma more perfect, üstünlük most perfect) perfect

[1] arzulanan tüm özelliklere sahip, olabilecek en iyi şekilde, mükemmel
She strove to be the perfect wife
[2] kusursuz
The equipment was in perfect condition.
[3] tamamen (vurgulamak amacıyla kullanılır)
a perfect stranger
[4] (matematik) sayı değeri bölenlerinin toplamına eşit olan rakam
6 is a perfect number. 1 + 2 + 3=6
[5] (bitki bilimi) dişi ve erkek üreme organları yerinde ve faal durumda olan [bitki]
[6] (böcek bilimi) tamamen olgunlaşmış ve kanatlanmış [böcek]

perfect (çoğulu perfects) perfect

[1] (dil bilimi) belirsiz geçmiş zaman

perfect perfect

[1] mükemmelleştirmek, kusursuzlaştırmak
[2] tamamlamak [basımı vs.]
[3] (hukuk) [bir malın, unvanın, hediyenin vs.] transferi için gerekli işlemleri tamamlamak