bulanık
Ayrıca bakınız: Bulanık |
Türkçe
değiştirBelirteç
değiştirbulanık
- bulanmış, duru olmayan bir biçimde
- Bir musluğu açtığınız zaman bile su, evvela bulanık gelir. - N. F. Kısakürek
Çeviriler
değiştirçeviriler
Ön ad
değiştirbulanık (karşılaştırma daha bulanık, üstünlük en bulanık) bulanık
- bulanmış olan, duru olmayan
- Koltuğuna oturdu, Haliç'in bulanık sularına daldı. - F. R. Atay
- bulutlu, kapalı
- açık seçik görünmeyen, net olmayan
- Bulanık görüntü.
- donuk, anlamsız, fersiz
- Dimdik oturuyor, bulanık ve ıslak gözlerle ona bakıyordu. - P. Safa
- (mecaz) niteliği tam anlaşılmayan
- İzmir-Bursa yolculuğundan dönüşümde ben böyle bulanık bir politika havası içinde bulmuştum. - Y. K. Karaosmanoğlu
Deyimler
değiştirÇeviriler
değiştirçeviriler
|
Kaynakça
değiştir- Türk Dil Kurumuna göre "bulanık" maddesi