Kullanıcı:Saltinbas/organ
Kaynakça
değiştirOrganlar
değiştir- aşık: Ayak bileklerinin oynak merkezlerini oluşturan küçük kemik. DLT. aşuk,
Kzk. asık, Uyg. oşuk Krg., Tkm. aşık. Anlam ilgisini göz önünde bulundurarak kelimenin aş- kökünden -ık isim yapma ekiyle (aş-ık: aşıran, hareket ettiren) türetildiğini söylemek mümkündür.
- ayak: Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü.ET, DLT. adak,
Yak. atah, Şor. azak, Çuv. ura, diğer lehçelerde ayak biçimiyle kullanılır. H. Eren, kelimeyi at- (ad-) -ak biçiminde izah etmiştir (Eren, 1999). -t- > -d- > -y- / -z- / -r- ünsüz denkliği gereği, kelimenin Yakutçada kullanılan -t-‘li (atah) biçimi en eski şekil olmalıdır. Kelime bu şekliyle, Eren’in belirttiği gibi at- kökünden türetilmiştir. Aynı kökten türetilen adım (<at-ım) kelimesi bilinmektedir. Ancak ek, başlangıçta -gak > -ak biçiminde gelişmiş olmalıdır. Buna göre at-gak > at-ak >adak > ayak (adım atma organı) biçiminde açıklanabilir.
- bacak: Vücudun yürümeye yarayan kasıktan tabana kadar olan bölümü.Kelime
bu şekliyle tarihî metinlerde ve Oğuz grubu dışındaki Türk lehçelerinde kullanılmamaktadır.1 H. Eren kelimenin Farsça pa-/pay- (ayak) kökünden -ak ekiyle türetildiğini savunur. Bize göre kelimenin Türkçe but (>but) kökünden gelmiş olması mümkündür. but-kak (<but-gak) biçiminden -tg->-g- ünsüz tekleşmesi, -g->-c- sızıcılaşma temayülü2 ve uzunluktan kaynaklanan ünlü genişlemesi (u>a) ile açıklanabilir. Eski Türkçedeki pek çok uzun dar ünlü, Türkiye Türkçesinde genişlemiştir (ti- > de-, bil> bel, yi- > yevb.). Türkçede bu kelime ile anlam ilgisi bulunan budak, organ adından aktarılmış olmalıdır. Türkçe but ile Farsça pa(y) sonradan karışmış olabilir. Ancak -ak (<-gak) eki Türkçedir.
- bağırsak: Sindirim sisteminin mide ile boşaltım kısmına kadar olan boru
biçimindeki kalın ve ince kısmı. ET. bagırsak, DLT. bagırsuk, Kzk. bawırsak, Krg. boorsok, Tat., Özb. içek, Uyg. işey. Türkçe bağır/böğür (karaciğer, göğüs) isimleri ile bağır-, böğür- filleri kökteştir. - sa eki, üzerine geldiği isimlere “istek” anlamı katan bir fiil yapma ekidir. bagır-sa-: hoşlan-, canı çek-, acık-. -k ise isim yapma ekidir (bagır-sa-k). Söz konusu organ, göğüs kafesinin altında bulunduğu, sindirim sisteminin bir parçası olduğu ve ses çıkardığı için bu şekilde adlandırılmış olmalıdır.
- bıyık: Burunla üst dudak arasında çıkan kıllar. DLT. bıdık, Yak. bıtık, Tkm.
murt, Krg. murut, Uyg. burut, Tat. mıyık. Yakutçada kullanılan bıtık, kelimenin eski şekli olmalıdır. Buna göre bıt- (>bıd- >bıy-) kökünden -ık ekiyle türetilmiştir (bıt-ık > bıd-ık > bıy-ık). Diğer lehçelerdeki burut, murut şekilleri, ayak kelimesinde olduğu gibi, -t-/-d-/-y-/-z-/-r- ses denklikleri ile açıklanabilir. Kelimenin -r-‘li varyantları, anlam ilgisi ve kelime başı b>m değişmesi, bu organ adının burun (>murun) kelimesiyle aynı kökten türetilmiş olabileceğini düşündürmektedir.
- bilek: El ile kolun, ayakla bacağın birleştiği bölüm. Kelime, tarihi metinlerde ve
hemen bütün modern Türk lehçelerinde bu şekliyle kullanılır. Taşıdığı kavram bakımından sayı adı bir ve aynı kökten türetilen birleş-, birlik kelimeleriyle *bi- (bir/ bi-l) ortak kökünden gelmiş olabileceği, ihtiyatla söylenebilir. Ayrıca kolun ve bacağın ince kısmı olması bakımından bil-e- (keskinleştir-, incelt-) fiili ile ilgisi düşünülerek bi-l-e-k biçiminde açıklanabilir. 1 Tarihî metinlerde ve pek çok modern lehçede aynı organ için daha çok but tercih edilmiştir. 2 Bu konuda fazla bilgi için bk. C. Başdaş (2003), Anadolu ve Kosova Türk Ağızlarında g>c, k>ç Değişmeleri, TDAY-B 1999/I-II, Ankara: 1-8. SBArD Mart 2004, Sayı 5, sh. 53 – 64 56
- bokuk: Boğazın iki tarafında deri ile et arasında oluşan et bezleri, boğaz uru. ET.
bokuk, DLT. bukuk, Krg. bokok/bogok. Tarihî metinlerle pek çok lehçede değişik varyantları kullanılan bu organ adı, Türkiye Türkçesinde kullanılmamaktadır. Anlam ilgisi bakımından, boğaz /boguz kelimeleriyle birlikte ortak bog- kökünden -uk ekiyle türetildiği anlaşılmaktadır. böbrek: Kandaki zararlı maddeleri süzen, omurganın sağ ve sol yanında bulunan çift organlardan her biri. ET. bögür / börek, DLT. bögür, Kzk. büyrek, Krg. böyrök, Şor. pürek. H. Eren’in belirttiği gibi kelime, bögür kökünden -ek ekiyle türetilmiştir. Eren,buradaki ek’in organ adlarında çok kullanılan küçültme eki olduğunu savunur.
- böksik: Göğüs, meme.Vücudun ince olan orta kısmı, karın, bel. E.Uyg. bögsig
Çağ. böksek (belin üst kısmı) Krg. böksö, Alt. bökçök (kambur, beli bükük). Türkiye Türkçesinde kullanılmayan bu kelimeyi, Clauson Moğ. bökse köküne dayandırılmıştır.Eski Türkçede bök- / bük- (doy-), bök / bük (DLT. tomurcuk, gelin) kökleri mevcuttur.(E.Uyg. ilimke bökmedim: halkıma doymadım). Kelimenin bu kökten türetildiğini düşünüyoruz. bök / bük, Krg. bök (tepe) başlangıçta insan (kadın) göğsü, meme için kullanılmış, sonradan benzetmeye dayalı anlam aktarmasıyla,tomurcuk kavramını karşılamış olmalıdır. Kelimeyi bök -(ü)s-ek biçiminde değerlendirebiliriz. Tarihî metinlerde benzer yapıda kelimeler vardır (ET. açsık, tosuk: açlık, tokluk).
- çıçalak: Küçük parmak. ET. çıçalak/çıçamuk, DLT. çıçamuk, Kıp. çıçlak, Kırg.
çıpalak/çıpanak, Kzk. şınaşak. Türkiye Türkçesinde kullanılmayan bu kelimeyi Clauson, çıç (küçük) köküne dayandırmıştır (Clauson, 1972). Kelime, çökelek örneğinde olduğu gibi, çıç kökünden çıç-a-l-ak biçiminde türetilmiş olmalıdır.
- çıkanak: Dirsek. Kıp., Krg. çıkanak, Kzk. şıntak, Uyg. ceynek, Yak. togonoh.
Türkiye Türkçesinde kullanılmayan çıkanak, çık- fiilinden -an-ak ekleriyle (çıkan- ak) türetilmiş olmalıdır. Farklı fiil köklerinden aynı eklerle türetilen gelenek, görenek kelimeleri bilinmektedir. DLT’te rastlanan çıg (Türk arşını) kelimesi de bu kökle ilgili olmalıdır. Ayrıca aynı kökle ilgisi bulunan çıkın (kola asılan küçük torba), Türkiye Türkçesinde kullanılmaktadır.
- dalak: Kan dolaşımını düzenleyen koyu kırmızı renkli bir iç organ. Kıp., Çağ.,
Kzk., Tat. talak, Az. dalag. Eski Türkçe yazılı belgelerinde rastlanmayan bu kelime, tarihi metinlerde kullanılan tal, tal-a- kökünden -k ile türetilmiş olmalıdır. Aynı kökten geldiğini düşündüğümüz tal-a-n (zarar ver-) kelimesi ile anlam ilgisi bulunmaktadır. talan (et-): zarar vermek, dalak (<talak) ise kandaki zararlı maddeleri temizleyen organın adıdır. Cahit BAŞDAŞ 57
- damak: Ağız boşluğunun tavanı. ET, DLT. tamgak, Alt., Şor. tamak (boğaz)
Tkm. damak (boğaz yemek), Krg. tamak (yemek, damak). Hasan Eren’in nakletiğine göre Brockelmann ve Rasanen, kelimenin tam (dam) kökünden -gak küçültme eki ile türetildiğini savunmuşlardır(Eren, 1999). Clauson ise kelimeyi tam- (damla-) köküne dayandırmıştır. Kelimenin lehçelerdeki boğaz, yiyecek anlamları dikkate alınırsa Clauson’un izahı daha isabetli görülmektedir. Anlam ilgisine bakarak söz konusu organ adının tat, tat-, tatlı ve tuz kelimeleriyle ortak *ta kökünden ta-m-gak biçiminde türetilmiş olabileceğini düşünüyoruz.
- dirsek: Kol ile ön kolun hareket edebilen birleşme yerinin arka kısımı. DLT.
tirsgek, Tkm., Özb., Tat. tirsek. Anlam ilgisini dikkate alarak bu organ adı, diz (<tiz), dik- (<tik-: dikiş dikmek) kelimeleriyle birlikte *ti ortak kökünden ti-r-is-gek biçiminde türetilmiş olmalıdır.
- dudak: Ağzın, dişleri örten ve dışarıya doğru kıvrılan üst ve alt kenarları. Çağ.,
Kıp. totak/todak, Az. dodag, Tkm. dodak. Eski Türkçe ile günümüz doğu ve kuzey lehçelerinde aynı organ için erin tercih edilmiştir. Kelimenin tot-/tut- kökünden -ak ekiyle tut-ak > dudak biçiminde türetildiği anlaşılmaktadır.
- emçek: Vücudun göğüs bölümünde bulunan yuvarlak uçlu çıkıntı, dişilerde
emzirme organı, meme.DLT. emik, Krg., Özb., Uyg. emçek, Tkm. emcek, Kzk. emşek. Türkiye Türkçesi yazı dilinde kullanılmayan bu kelimenin em- fiilinden -çek ekiyle isim yapıldığı anlaşılmaktadır. Türk dilinde Bu organ adıyla anlam ilgisi bulunan ve aynı kökten türetildiğini düşündüğümüz emiz-, emzir-, emzik kelimeleri kullanılmaktadır.
- ernek: El ve ayakların ucunda bulunan eklemli uzantılardan her biri, parmak. ET.,
DLT., Çağ., Kıp. erngek, Tkm. ernek (kenar). Kelime Türkiye Türkçesinde kullanılmamaktadır. Tarihi metinlerde ve Oğuz grubu dışındaki pek çok lehçede dudak yerine erin kullanılmaktadır. Her ikisi de (erin: dudak; ernek: parmak) tutmaya yarayan organlar olduğuna göre ernek, erin tabanından - gek ekiyle erin-gek > erñek biçiminde türetilmiş olmalıdır.
- gırtlak: Nefes borusunun üst kısmı, boğaz. Türkiye Türkçesi dışında pek
kullanılmayan bu kelimenin Krg. kekirtek, Özb. hıgıkıldak versiyonları mevcuttur. Anlam ilgisini dikkate alarak, kelimenin tarihi metinlerde bağır-, seslen- anlamıyla kullanılan kıkır- (Tkm. gıgır-) tabanından kıkır-t-la-k > gırtlak biçiminde türetildiğini düşünüyoruz.
- göbek: Karnın orta kısmındaki çukur bölüm. Tat. küpkek, Tkm. göbek.
Diğer lehçelerde aynı organ için daha çok kindik tercih edilmiştir. Kelimenin kökü tam olarak anlaşılamamakla birlikte söz konusu organın şişme, kabarma niteliğine bakılarak, DLT. köpçük (eyerin ön ve arka yastıkları) ve köpük kelimeleriyle, ortak köp kökünden köp-ek > göbek biçiminde türetildiği ihtiyatla söylenebilir. Ancak bu kökün tarihi metinlerde çok anlamıyla kullanılan köp ile aynı olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
- incik: Bacağın diz kapağından topuğa kadar olan bölümü. Kıp. inçik, Tkm. incik.
Tarihî metinlerde ve diğer modern lehçelerde pek kullanılmayan bu organ adı, ince (<inçke/inçge) kelimesiyle birlikte ortak inç (zayıf, rahat, kolay) kökünden -ik ekiyle türetilmiş olmalıdır.
- kasık: Vücudun karınla uyluk arasındaki kısmı. ET., DLT. kasıg (ağız içi, ağzın
iki yanı), Çağ. kasık/kasıg, Kzk. kasık, Tkm. gasık, Az. gasıg. Kelime kas- kökünden -ık ekiyle türetilmiştir. Aynı kökten türetildiğini düşündüğümüz kas-ıl-, kas-(ı)n-a- (DLT. soğuktan titremek), kas-(ı)n-a-k (Elazığ yöresinde inek vb. hayvanların karınla kalça kemiği arasındaki çukur kısım.) kelimelerinin bu organ adıyla anlam ilgisi bulunmaktadır.
- kemik: Vücudun iskeletini oluşturan beyazımsı sert madde.
Tarihi metinlerle pek çok modern lehçede aynı organ için süngük/sünük tercih edilmiştir. Kelimenin kökü tam olarak anlaşılamamakla birlikte anlam ilgisi bulunan kemir- fiiliyle ortak *kem kökünden kem-ik biçiminde türetilmiş olabilir.
- kıkırdak: Yumuşak kemik, esnek doku. Alt., Krg. kemirçek, Tkm. kekirdevük,
Uyg. kömüçek. kakırdak biçimi de kullanılan bu kelimenin kökü, tarihi metinlerde ve Anadolu ağızlarında kuru, kurumuş, kurutulmuş meyve anlamlarında kullanılan kak olmalıdır.3 Aynı kökten türetildiğini düşündüğümüz kavur- <kagur- (iyice kızartarak kısmen kuru hale getirmek.) fiili ve bu fiilden türetilen kavurma <kagurma kelimeleri ile anlam ilgisi bulunmaktadır. Kelimenin, kak-ır-da-k biçiminde türetildiğini düşünüyoruz.
- kindik: Göbek. ET, Kıp. kindik, Krg., Kzk., Tat., Uyg. kindik.
Oğuz grubu dışında pek çok lehçede, Türkiye Türkçesindeki göbek yerine kullanılmaktadır. Kelime, ifade ettiği organın niteliği bakımından, kiñ/geñ (geniş) köküyle ilişkili olmalıdır. Kiñ/king/*kind kökünden -ik ekiyle türetildiği, ihtiyatla söylenebilir.
- kirpik: Göz kapağının kenarındaki kıllar.
Tarihî metinlerde Türkiye Türkçesi dışındaki günümüz Türk yazı dillerinde pek kullanılmayan kirpik, anlam ilgileri bulunan gir-<kir-, kiriş, kişig (ET. ok torbası), kirpi (derisi dikenli hayvan) kelimeleriyle birlikte, ortak *ki kökünden ki-r-(i)p-ik biçiminde türetilmiş olabilir.
- koltuk: Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer. ET, Alt., Kzk., Krg.
koltuk, DLT. koltık. Kol ve alt kelimelerinden oluşan belirtisiz isim tamlaması durumundaki birleşik kelimeye -k eklenerek (kol+altı-k > koltuk) meydana getirilmiş birleşik bir kelime olduğunu düşünüyoruz.
- kökirek: Vücudun boyunla karın arasında yer alan bölüm, göğüs. Kzk. kökirek,
Alt., Krg. kökürök. Türkiye Türkçesindeki göğüs kelimesiyle eş anlamlı olarak birkaç lehçede başlıca iki versiyonu kullanılmaktadır. Clauson’un ifade ettiği gibi, kelimenin kökeni, kök (gök gürlemesi) olmalıdır. Aynı kökle ilişkili olarak kükre- (Alt. kükürö-) fiili bulunmaktadır. Kelimenin bu kökten kök-ir-e-k biçiminde türetildiğini söyleyebiliriz.
- kulak: Başın her iki yanında bulunan işitme organı. ET. kolgak/kulgak/kulkak,
Kzk., Krg. kulak, Tat. kolak, Yak. kulgah. Kulaklarının uzunluğuyla bağlantılı olarak at, eşek türleri ve bu hayvanların renkleri için kulak kelimesiyle ilişkili adlar kullanılır. DLT. kulan (yaban eşeği), kula (boz ile kızıl arası at, eşek rengi; aynı kelime Anadolu ağızlarında aptal insanlar için ‘eşek’ anlamıyla kullanılır.) kelimeleri bilinmektedir. Kulak, anlamca ilgili olduğu bu kelimelerle birlikte ortak *kul kökünden kul-gak>kulak biçiminde türetilmiş olmalıdır.
- kursak: Kuşların, yemek borusu üzerinde bulunan balon şeklindeki yiyecek
deposu, mide. ET, DLT. kurugsak, Kzk., Krg., Tat. kursak. Kelime, -d-/-r-/-y- denkliği doğrultusunda, kur/kud/kuy (ET: kurı-garu geriye, aşağıya; kud-ı > Özb. kuyi: aşağı, geri) kökünden kur-ug-sa-k biçiminde türetilmiş olmalıdır.
- kuyruk: Hayvanlarda, vücudun arka kısmında bulunan uzantı. ET, DLT. kudruk,
Yak. kuturuk, Özb., Kzk., Krg. kuyruk, Az., Tkm. guyruk. Yakutçadaki -t-‘li şekil daha eski olmalıdır. Anlam ilgisi bakımından, kelimenin kursak’la aynı kökten türetildiğini düşünüyoruz. ET. kudı > Özb. kuyi (aşağı, geri), TT. kuyu kelimeleri, anlam bakımından bu organ adıyla ilgili görünmektedir. Kelime, (*kutt> d>y gelişmesi ile kud > kuy) kökünden kut-ı-r-uk (>kudruk > kuyruk) biçiminde türetilmiş olmalıdır.
- parmak: El ve ayakların ucunda bulunan eklemli uzantılardan her biri.Tarihi
metinlerde ve pek çok modern lehçede kullanılmayan4 bu kelime, birkaç tarihi metinde (NF) barmak biçiminde görülür. Aynı organ için kullanılan parmak (<barnak), erngek/erñek ve anlam ilgisi bulunan tırnak kelimelerinin yapısı birbirine benzemektedir.Bu organ adının, bar>var (mal, hayvan) kökünden barınak (mal ve hayvanların barındığı yer) kelimesi gibi bar-ın-ak > barnak > barmak/parmak (varlıkları, nesneleri tutma organı) biçiminde türetildiğini söyleyebiliriz.
- sagak: Çene. DLT. sakak, Kıp. sagak, Tkm. eñek, Uyg. iñek/sakak,Kzk., Özb.
iyek, Yak. sıñaah. Türkiye Türkçesinde kullanılmayan bu kelime, anlam ilgsi ve y-/s-/ç-/Ø ses denkliği doğrultusunda yanak, çene ile birlikte, ortak yañ kökünden -ak ekiyle türetilmiş olabilir. Ayrıca sakal kelimesi de aynı kökle ilişkili görünmektedir.
- sünük: Vücudun iskeletini oluşturan beyazımsı, sert madde, kemik. ET, DLT.
süñük, Çağ., Kıp. süngük / süngek, Kzk., Özb. süyek, Tat. söyek, Alt., Krg. söök. Türkiye Türkçesinde kullanılmayan kelimenin, süngü (<ET. süñüg), süngüleş- (<ET. süñüş-) kelimeleriyle anlam ilgisi bulunmaktadır. Bu organ adı, sü (ordu) ve sın- (kırmak) köklerinin karışmasından, sün-üg-ük > süngük/süñük/süyek/söök biçiminde türetilmiş olabilir.
- şakak: Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin yanındaki çukurumsu
bölge. Yak. çançık, Krg. çıkıy, Uyg. çeke. Aynı organ için DLT’te tulun, Dede Korkut’ta dulum kullanılmıştır. Türkiye Türkçesi dışında pek rastlanmayan şakak, şak (<*çak) kökünden -ak ekiyle türetilmiş olmalıdır.
- taşak: Erkeklik bezi, haya. Krg., Tat. taşak. Tarihî metinlerde pek rastlanmayan
bu kelime, H. Eren’in belirttiği gibi, taş kökünden -ak ekiyle türetilmiş olmalıdır.
- tırnak: El ve ayakların parmak uçlarında bulunan sert tabaka. ET.
tırngak/tırangak, DLT. tırngak, Kzk., Tat. tırnak, Alt., Krg. tırmak, Tkm. dırnak, Tuv. dırgak. Kelime, tir- > der- (toplamak, biçmek) fiilinden tir-in-gek > tır-ın-gak > tırngak > tırnak biçiminde türetilmiş olabilir. Kök ünlüsünün ince oluşu, kelimenin kökle ilgisi hakkında şüphe uyandırmaktadır. Ancak anlam ilgisi bakımından aynı kökten geldiğini düşündüğümüz, yine kalın ünlülü tırmık (tarak şeklinde iri ve seyrek dişli tarım aleti), tırmala- kelimeleri, bu görüşümüzü destekler niteliktedir.
- topuk: Ayağın toparlak olan arka bölümü. ET. tobık, DLT, KB. topık, Kzk. tobık
(diz kapağı), Krg. tomuk/topuk (diz kapağı,beygir ayağının kötek yeri). Kelime, H. Eren’in ifade ettiği gibi, top kökünden -uk ekiyle türetilmiş olmalıdır.Bu lehçelerde, parmak yerine erngek/erñek tercih edilmiştir.
- toynak: At, eşek gibi tek tırnaklı hayvan tırnağı. ET. toyınak, DLT. tuyag, Krg.
tuyak, Alt. tuygak. Eski Türkçede tek işaretle gösterilen ny ünsüz çifti, Uygur döneminde ayrışmıştır. Ünsüz çifti yerine Mani metinlerinde n, diğerlerinde çoğunlukla y tercih edilmiştir. Ünsüz çiftinin kullanıldığı lehçelerde ise genellikle n ile y’nin yer değiştirdiği görülür. Kelime, koñ/kony > kon/koy/koyun’da olduğu gibi, *toñ (tony>ton/toy/toyn) kökünden - ak ekiyle türetilmiş olmalıdır.
- uyluk: Bacağın kalçadan dize kadar olan kısmı. ET. udlug, DLT. udluk, Tkm.
uyluk. Clauson ve H. Eren, kelimeyi, ud>uy (öküz) köküne dayandırmıştır. Ancak kelimenin ud köküyle nasıl bir anlam ilgisi olduğu anlaşılamamaktadır. Uyluk, bacak kelimesine de kaynaklık ettiğini düşündüğümüz but (>ut>ud >uy) kökünden -luk ekiyle türetilmiş olabilir. Bu kökle ud arasında herhangi bir ilişki olup olmadığı ayrıca değerlendirilmelidir. Kelimenin but köküyle doğrudan anlam ilgisi olduğu açıktır.
- yanak: Yüzün kulakla burun arasındaki bölümü. ET. yañak, DLT. yangak, Tat.,
Tkm. yañak, Krg. caak. Clauson’un da belirttiği gibi, kelime yan kökünden -gak ekiyle yan-gak > yañak biçiminde türetilmiş olmalıdır.
- yumruk: Ellerin sıkıca kapatılmış biçimi. ET. yıdruk, Krg. cuduruk, Kzk.
judırık, Tat. yodrık, Tkm. yumruk. Şekil ve anlam benzerliği bulunmasına rağmen yumruk ile yıdruk/yodrık/cuduruk kelimeleri arasında yapı bakımından ilgi kurmak oldukça güçtür. Bu kelimeler, aynı organı ifade etmek üzere farklı köklerden türetilmiş olmalıdır. Yumruk kelimesinin yumkökünden yum-(u)r-u-k biçiminde türetildiği anlaşılmaktadır.
- yutak: Ağız ve burun boşluklarıyla gırtlak ve yemek borusu arasındaki boşluk.
Tarihî metinlerde rastlanmayan bu kelime, yut- fiil kökünden -ak ekiyle türetilmiştir.
- yürek: Kan dolaşımının merkezi olan organ, kalp. ET, DLT, Özb., Tkm. yürek,
Krg. cürök, Az. ürek. Kelime, yorı-/yörü-/yürü- (yürümek, devam etmek, yaşamak) fiilinden -k ekiyle türetilmiş olabilir. Yapı bakımından kısaca izah etmeye çalıştığımız söz konusu organ adlarının farklı köklerden, sonunda -k bulunan çeşitli eklerle (-gAk, -Ak, -Ik, -k) türetildiğini tespit ettik. -gAk, -Ak, -Ik, -k, fiilden isim (yatak, otlak, tanık, yanık vb.) ve isimden isim (başak, oğlak, benek vb.) yapan işlek eklerdir. Bu ekler, üzerine geldikleri tabanlardan başlıca yer, yoğunluk, küçültme, sevgi, benzerlik ifadesi taşıyan isimler yaparlar.