Söyleniş

değiştir
  • IPA(anahtar): [ˈʃtɛ.lə]
  • (dosya)
  • (dosya)
  • Kafiyeler: -ɛlə
  • Heceleme: Stel‧le

Stelle d (tamlayan hâli Stelle, çoğulu Stellen)

  1. birşeylerin olup bittiği yer; mesela devlet dairesi
    Welche Stelle ist für die Genehmigung zuständig? — Tasdikten hangi daire mesuldur?
  2. , pozisyon
    Haben Sie sich für diese Stelle beworben? — Bu için müracaat ettiniz mi?
    „Die Autohersteller haben bereits Stellen gestrichen, und die privaten Banken sind mit Krediten knauserig geworden, nachdem die Ausfallrate im Mai einen Höchststand erreicht hat.“ — Araba üreticileri hâlihazırda [iş] pozisyonlarını iptal ettiler ve özel bankalar, Mayıs'ta başarısızlık oranı en yüksek seviyeye erişince kredi vermede cimrileştiler.[1]
    „Christian Jagemann verlor seine Stelle und zog nach Weimar, wo er 1775 an der Privatbibliothek der Herzogin Regentin eine neue Anstellung fand.“ — Christian Jagemann işini kaybedip Weimar'a taşındı ve 1775'te Dük Hükümdar'ın özel kütüphanesinde yeni bir iş buldu.[2]
  3. muhtelif satıhlarda bir yer
    Er rieb sich die schmerzende Stelle. — Acıyan yeri ovaladı.
    Kannst du mir mal die genaue Stelle im Text zeigen? An welcher Stelle steht das? — Tam yeri yazıda gösterir misin? Hangi yerde yazılı?
    Welche Stelle ist für die Genehmigung zuständig? — Hangi yer izni vermeye yetkili?
  4. (aritmetik) basamak
    Die Verkaufspreise sind auf zwei Stellen zu runden. — Satış fiyatları iki basamağa yuvarlanmalıdır.
  5. (müzik) müzik parçasında bir pasaj, yer
    Kannst du mir mal die genaue Stelle im Text zeigen? An welcher Stelle steht das? — Bana metindeki tam pasajı gösterebilir misin? Hangi yerde yazıyor?

Eş anlamlılar

değiştir

Üst kavramlar

değiştir

Alt kavramlar

değiştir

Deyimler

değiştir

Kelime birliktelikleri

değiştir

Türetilmiş kavramlar

değiştir

Benzer sözcükler

değiştir

Kaynakça

değiştir
  1. Joe Leahy (Juli 2012). Boom over, 23.
  2. Wolfgang Trappe (1994). Eichsfeld, Hexen und Geschichte, 46.