Türkçe

düzenle

kırmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi kırar)

  1. sert şeyleri vurarak ya da ezerek parçalamak
    Taşları kırmak. Bardağı kırmak.
  2. iri parçalara ayırmak
  3. belirli bir biçimde katlamak
    Forma kırmak.
  4. öldürmek, yok olmasına neden olmak
    Bu yıl soğuk, hayvanları kırdı.
  5. bir şeyin fiyatını azaltmak, indirmek
    Firma verdiği teklif fiyatını son dakikada bir yüzde yirmi daha kırıyordu. - Haldun Taner
  6. tavlada karşı oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak
  7. vücut kemiklerinden birini parçalamak
    • Hasan İzzettin Dinamo, 1937 Deniz Feneri, sayfa 4 , Bozkurt Yayınları
      "Akdeniz güneşinin gergin bacaklarını şehvetle kırdığı/Pompei kızları,"
  8. tahılı iri ve kaba öğütmek
  9. hareket durumundaki canlının veya taşıtın yönünü değiştirmek, çevirmek, döndürmek
    Ne tarafa doğru meyil varsa gidonu o tarafa doğru kıracaksınız ki bisiklet doğrulsun. - Burhan Felek
  10. (mecaz) dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak gücendirmek, incitmek
    Bazen bir kelimenin, bir ses tonunun sevdiğimiz bir insanı kırdığını görürüz. - Mehmet Kaplan
  11. (mecaz) yok etmek
    Bir gündüz olsa belki bu derdi kıracağıme. Yoksa bu sensizlikten artık çıldıracağım. - Enis Behiç Koryürek
  12. (mecaz) gücünü, etkisini azaltmak
    Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış. - Burhan Felek
  13. (argo) kaçmak, uzaklaşmak
  14. (ticaret) değerinden düşük fiyata almak
    Bono kırmak. Çek kırmak.

Deyimler

düzenle

fındık kırmak, fiyat kırmak, kalbini kırmak, karşılıklı kırmak, not kırmak, şeytanın ayağını kırmak, şeytanın bacağını kırmak


Eş anlamlılar

düzenle

bakterikıran, kervankıran, sabankıran, saçkıran, sahipkıran, sındırmak, zararlıkıran

Çeviriler

düzenle

Kaynakça

düzenle

Eski Türkçe

düzenle
Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
  1. kazımak
  2. bir şeyi kökünden çıkarmak
  3. kırmak