çıkarmak
Türkçe
düzenleSöyleniş
düzenleEylem
düzenleçıkarmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi çıkarır)
çıkarmak hakkında Türkçe Vikipedi'de ansiklopedik bilgi bulabilirsiniz.
- acı, hırs, öfke v.s.'nin zararını çektirmek
- Öfkesini benden çıkardı.
- anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek
- ayakkabı, giysi v.s.'ni vücuttan ayırmak, soymak
- İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti. - Sait Faik Abasıyanık
- birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- boşaltmak
- Sait Faik Abasıyanık, 1970 Bütün Eserleri 1 Semaver Sarnıç, sayfa 12 , Bilgi Yayınevi
- "Gözleri yandı, yandı, bir damla yaş çıkarmadı."
- 'Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik. . Refik Halit Karay
- Sait Faik Abasıyanık, 1970 Bütün Eserleri 1 Semaver Sarnıç, sayfa 12 , Bilgi Yayınevi
- bulmak, ortaya koymak
- Yalanını çıkarmak zor olmadı.
- Yanlışını çıkarınca ânîden kıpkırmızı olmuştu.
- elde etmek, sağlamak
- Ekmeğini taştan çıkaran Mustafa, o münbit olmayan, çorak toprağı tırnaklarıyla sürdü.
- fotoğraf çektirmek
- gibi göstermek, bir davranış yüklemek
- Generali suçlu çıkarmaya çalıştılar, ama muvaffak olamadılar.
- Yalancı şahitler bulup onu hırsız çıkarmaya çalıştılar.
- gidermek
- Lekeyi çıkarmak, o kimyevî maddeyle kolay olmuştu.
- göndermek, yollamak
- Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti.
- göstermek
- Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın. - Mehmed Şevket Esendal
- hatırlamak
- Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım. . Necati Cumalı
- ilgisini keserek uzaklaştırmak
- resim yapmak
- sonunu getirmek
- Ayfer Tunç, 2014 Dünya Ağrısı, sayfa 189 , Can Yayınları
- "Kalan kömürle bu kışı çıkarırsak iyi."'
- Ayfer Tunç, 2014 Dünya Ağrısı, sayfa 189 , Can Yayınları
- söylemek
- Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır. . Osman Cemal Kaygılı
- sunmak
- Misafirlere yemekten sonra çerez çıkardı.
- üretmek, yapmak
- Bu terzi çok iş çıkarıyor.
- yayımlamak
- Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı. - Orhan Seyfi Orhon
- (aritmetik) üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, mahsup etmek, tarh etmek
- zıt anlamlılar: çıkarmamak, toplamak
- (fizyoloji) sindirim yolundan dışarı atmak
- eş anlamlısı: kusmak
- Sonunda dayanamayıp o gece ne yediyse çıkardı. - İhsan Oktay Anar
- (müzik) bir müzik parça notalarıyla çalmak
- Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami… - Hâldun Taner
- (')
Çekimleme
düzenleçıkarmak eyleminin çekimi
Zıt anlamlılar
düzenleAlt kavramlar
düzenleDeyimler
düzenleTüretilmiş kavramlar
düzenleÇeviriler
düzenleçeviriler
|
Kaynakça
düzenle- Türk Dil Kurumuna göre "çıkarmak" maddesi
Eski Türkçe
düzenleBu sözcüğün, biçim ve içerik olarak Vikisözlük standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Madde düzenleme ve Vikisözlük standartları ile ilgili bilgi
Bu sözcükte ayrıca şu sorunlar da bulunmaktadır:
- Bu söz(cük), ait olduğu dilin kullandığı Eski Türkçe alfabesinde yazılmamıştır.