Türkçe

değiştir

düşmemek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi düşmez) düşmek -er

[1] kütle çekiminin tesiriyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmemek
[2] durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini kaybederek yukarıdan aşağıya inmemek
[3] yere devrilmemek/serilmemek
[4] (havacılık) hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmamak
[5] vücuda bol gelen elbisenin aşağı kayması
[6] yağmamak
[7] değmemek, rastlamamak, vurmamak
[8] vakti gelmeden ölü doğmamak
[9] atlanmamak, aradan çıkmamak, eksik kalmamak
[10] eksilmemek
[11] aşırı ilgi veya sevgi göstermemek
[12] uğramamak, kapılmamak
[13] yakışmamak, uygun gelmemek
[14] yakışık almamak
[15] ödevi veya yetkisi içinde bulunmamak
[16] bulunmamak
[17] biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmamak
[18] bir bölüşme sonunda payına ayrılmamak
[19] kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmamak
[20] işbaşından uzaklaşmamak
[21] hızı, gücü, değeri azalmamak
[22] ateş, basınç, ısı v.s. eksilmemek, azalmamak
[23] düşkünleşmemek
[24] bir yere ansızın gelmemek, damlamamak, tesadüfen gelmemek
[25] belirli zamana rastlamamak
[26] fırsat çıkmamak
[27] olmamak, olumsuz bir duruma girmemek
[28] savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmamak
[29] bazı deyimlerde "yürümemek, birlikte gelmemek" anlamlarında kullanılan bir fiil
[30] bayağılaşmamak
[31] kötü yola girmemek
[32] alışmamak, müptela olmamak
[33] (mühendislik) telefon, sanal ağ v.s. alanlarda bağlantı kurmamak

Söyleniş

değiştir
IPA(anahtar): ˈdyʃmemec

Heceleme

değiştir
Heceleme: düş‧me‧mek

Karşıt anlamlılar

değiştir
[1] düşmek, kalkmamak

Çeviriler

değiştir

Örnekler

değiştir
[1] Havada uçan kuşa ateş ettiyse de yere düşmedi.
[2] Çocukken dengeyi kaybetmeme rağmen ağaçtan düşmemiş, ama çok korkmuştum.
[3] Çocuk koşarken yere düşmedi.
[4] Uçak gösterisinde uçaklardan ikisi çok yakından geçti, çarpıştı zannettiler ama uçaklar düşmedi.
[6] İsviçre'de o dağlara ancak Temmuz'da kar düşmez.
[7] Adama ince uzun bir adam gelip "Gölgenizi satar mısınız?" dedi. Adam da uzun adama gölgesini satıp o da onu bir rulo hâlinde sararak götürünce bir de ne görsün? Yere gölgesi artık düşmüyordu!
[8] Kargaşada başlayan sancılara rağmen Ayşe'nin çocuğu, Allâh'a çok şükür düşmedi.
[9] Kitabın yeni baskısında buradan tek bir kelime düşmülmemiş.
[10] Gündelikleri buna rağmen düşmemiş, iş şartları da aynı kalmıştı.
[11] Sen bu işin üstüne çok düşmedin, ondan öyle oldu.
[12] Kadınlar yeni bir daha telaşa, heyecana, korkuya düşmediler.
[13] Bu resim buraya iyi düşmedi.
[14] Medeniyetin zorlamaları karşısında bir ayıklamayı başarabilmek sana düşmez.
[15] Bana arada bakkaldan bir şeyler almak dahî düşmüyordu.
[16] O kahve, iskelenin karşısına düşmez.
[17] O asker, benim bölüğüme hiç düşmemişti.
[18] Mirastan ona hiçbir şey düşmedi.
[19] Çocuk yaşta mahkemelere düşmemek normal değil mi?
[20] Kabine düşmedi.
[21] Arabanın hızı, fren yapmasına rağmen düşmedi.
[21] Paranın değeri düşmedi.
[22] İki gün içinde ateş düşmeyince nihayet akıllanıp doktora gidiverdi.
[23] Babam balıkçı amma hiçbir zaman düşmemiştir.
[24] Aralarına hiç düşmemiş.
[25] Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması o tarihlere düşmez.
[26] Bir kelepir düşmedi.
[27] Esir düşmeyen askerler, sâlimen geri dönebildiler.
[27] Şehit düşmeyenler gazi oldu.
[27] Yorgun düşmeyince geceyi bilgisayarın başında geçirdi.
[27] Hastalıktan sonra yine de zayıf düşmemişti.
[28] Medine'nin düşmemesine sevindik.
[29] Onun önüne düşme, arkadan vurur seni.
[31] Düşmemiş kadınlar, o mahallede azdır.

Deyimler

değiştir
adamına düşmemek
ağza düşmemek
aşka düşmemek
dalgaya düşmemek
dibi düşmemek
dört ayak üstüne düşmemek
hesaptan düşmemek
Eski Türkçe düş + -me + -, düşmeme + -k