çıkmamak
Türkçe
değiştirKöken
değiştir- Osmanlı Türkçesi چيكمماك (çıkmama + -k).
Söyleniş
değiştirEylem
değiştirçıkmamak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi çıkmaz)
- (-ı/-i) vermeye katlanmamak
- Paraları çıkmayınca sopayı bastılar.
- artırmamak, fiyatı yükseltmemek
- artmamak, yükselmemek
- Fiyatlar çıkmadı.
- ay veya mevsim geçmemek
- Kış çıkmadı. Mart çıkmadı.
- Ay, Güneş görünmemek
- ayrılmamak, sıyrılmamak
- Bebeğin patiği çıkmadı.
- belirmemek, tanınmamak
- belli veya görünür bir durumda bulunmamak
- Tencerenin bakırı çıkmadı. Zayıflıktan kemikleri çıkmamış.
- binaya kat eklememek
- Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.
- bir araştırma, bir inceleme sonucu bulmamak
- Sularda bakteri çıkmadı.
- bir durumla ilgili niteliklerini kaybetmemek, bir durumdan başka bir duruma geçmemek
- bir iddia ile ortalıkta görünmemek
- bir konu yetkililerce karara bağlanmamak
- bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmemek, mezun olmamak
- bir sebeple bulunulan yerden ayrılmamak
- bir şeyin düzeni bozulmamak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmemek
- Ev, ev olmaktan çıkmadı ki.
- bir şeyin yukarısına doğru yürümemek
- bir yere ulaşmamak, varmamak
- bitmemek, büyümemek, sürmemek
- Bıyığı çıkmadı'.
- boy ölçüşmemek, karşı gelememek
- Güreşte ona çıkmayacak kimse çok.
- bulunduğu yerden fırlamamak, kopmamak
- Arabanın direksiyonu çıkmadı ki.
- bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmememek, taşınmamak, ayrılmamak, ilgisini kesmemek
- bulunmamak, var olmamak
- buluşmamak
- Kravatın boyası gömleğe çıkmadı ki.
- büyük abdest bozmamak
- davranışta herhangi bir niteliği bulunmamak
- Akıllı çıkmadı ve arkadaşına uydu.
- duyulmamak, yayılmamak
- eksilmemek
- elde edilmemek, istihsal edilmemek, sağlanmamak
- erişmemek, görmemek
- gelmemek
- gerçekleşmemek
- gitmemek, içeriden dışarıya varmamak
- herhangi bir durumda olduğu anlaşılmamak
- Alacaklı çıkmamak. Borçlu çıkmamak. Kârlı çıkmamak.
- karaya ayak basmamak
- mâlolmamak
- Bu ev dört milyona bile çıkmadı.
- meydana gelmemek
- niteliği sonradan anlaşılmamak
- olmamak, oluşmamak, teşekkül etmemek
- Fırtına çıkmamak. Soğuk çıkmamak.
- oyunda herhangi bir rolü oynamamak
- piyasaya sürülmemek
- sesini yükseltmemek
- süresi dolduğunda ayrılmamak
- Cezaevinden çıkmamak. Daireden çıkmamak. Hastahaneden çıkmamak.
- talihine veya payına düşmemek, isabet etmemek, vurmamak
- Arkadaşa piyango çıkmamış. Bize yine gezi çıkmadı. Bu işten size de bir şey çıkmaz.
- unutmamak
- O söz benim hatırımdan çıkmadı.
- verilmemek
- Emir çıkmamak. Maaş çıkmamak.
- yapılmamak, yürümemek
- Bu dairede işler kolay çıkmaz.
- yayılmamak
- Kuyudan pis kokular çıkmıyor ki.
- yayımlanmamak
- yeni yetişip satışa sunulmamak
- Çilek daha çıkmadı. Erik çıkmamış.
- yerinden oynamamak
- yetişecek ölçüde olmamak
- Bu kumaştan bir palto çıkmaz mı?
- yetkili birinin makamına iş için gitmemek
- (mecaz) harcamamak zorunda kalmamak
- Paradan çıkmamak.
- (sosyoloji) flört etmemek
- Sevim kimseyle çıkmadı.
Çekimleme
değiştirçıkmamak eyleminin çekimi
Zıt anlamlılar
değiştirAlt kavramlar
değiştirçıkmamak
Deyimler
değiştirçıkmamak