Türkçe

düzenle

yakmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi yakar)

  1. kına, yakı vb.ni koymak, sürmek
  2. yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak
    Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı. - F. R. Atay
  3. ateşle yok etmek
    Çöpleri yakmak.
  4. ışık vermesini sağlamak
    Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar. - S. F. Abasıyanık
  5. ısı etkisiyle zarar vermek
    Eteği ütülerken yaktı.
  6. keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek
    Biber ağzı yakar.
  7. yanıyormuş gibi bir etki yapmak
    Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler. - F. R. Atay
  8. kurutmak, zarar vermek
    Fırtına ekinleri yakmıştı. - S. F. Abasıyanık
  9. çok sıcak olmak
    Bugün güneş yakıyor.
  10. karartmak
    Güneşte vücudunu yaktı.
  11. çok üşütmek
    Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor.
  12. (tıp) tedavi etmek amacıyla doku, damar vb. dağlamak
  13. silahla vurmak
  14. ateşli silahta mermi ateşlemek
    • Hasan İzzettin DİNAMO, 1977 Kutsal İsyan 8, sayfalar 214-215 , May Yayınları
      "Sabahleyin İsmet Beyin dün epeyce hırpalanan savunma çizgisi önünde salt Ethem Bey birliklerinin yaktığı mermilerin hartuçları kar üzerinde parlıyor, şurda burda kimi ölüler yatıyor, çamurlara karışmış kar tümseklerinin arkasında bomboş siperler görünüyordu."
  15. yıkıma, zarara yol açmak, büyük zarara uğratmak, mahvetmek
    Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma. - Ö. Seyfettin
  16. güçlü sevgi uyandırmak
  17. zamanında kullanılmadığından hükmünü yitirmek
    Biletini ve tatilini yaktı.
  18. türkü, ağıt vb. düzenlemek, bestelemek

Deyimler

düzenle

Çeviriler

düzenle

Kaynakça

düzenle

Çağatayca

düzenle

Eski Türkçe

düzenle
  1. yaklaşmak
  2. dokunmak
  3. yakmak

Kaynakça

düzenle
  • KÚNOS, Dr. Ignaz (1902). Şeyh Süleyman Efendi, Çağatayca-Osmanlıca Sözlük. Budapeşte: Section Orientale de la Société Ethnographique Hongroise.