yakmak
Türkçe
düzenleEylem
düzenleyakmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi yakar)
- kına, yakı vb.ni koymak, sürmek
- yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak
- Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı. - F. R. Atay
- ateşle yok etmek
- Çöpleri yakmak.
- ışık vermesini sağlamak
- Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar. - S. F. Abasıyanık
- ısı etkisiyle zarar vermek
- Eteği ütülerken yaktı.
- keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek
- Biber ağzı yakar.
- yanıyormuş gibi bir etki yapmak
- Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler. - F. R. Atay
- kurutmak, zarar vermek
- Fırtına ekinleri yakmıştı. - S. F. Abasıyanık
- çok sıcak olmak
- Bugün güneş yakıyor.
- karartmak
- Güneşte vücudunu yaktı.
- çok üşütmek
- Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor.
- (tıp) tedavi etmek amacıyla doku, damar vb. dağlamak
- silahla vurmak
- ateşli silahta mermi ateşlemek
- Hasan İzzettin DİNAMO, 1977 Kutsal İsyan 8, sayfalar 214-215 , May Yayınları
- "Sabahleyin İsmet Beyin dün epeyce hırpalanan savunma çizgisi önünde salt Ethem Bey birliklerinin yaktığı mermilerin hartuçları kar üzerinde parlıyor, şurda burda kimi ölüler yatıyor, çamurlara karışmış kar tümseklerinin arkasında bomboş siperler görünüyordu."
- Hasan İzzettin DİNAMO, 1977 Kutsal İsyan 8, sayfalar 214-215 , May Yayınları
- yıkıma, zarara yol açmak, büyük zarara uğratmak, mahvetmek
- Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma. - Ö. Seyfettin
- güçlü sevgi uyandırmak
- zamanında kullanılmadığından hükmünü yitirmek
- Biletini ve tatilini yaktı.
- türkü, ağıt vb. düzenlemek, bestelemek
Deyimler
düzenleÇeviriler
düzenleKaynakça
düzenle- Türk Dil Kurumuna göre "yakmak" maddesi