Ayrıca bakınız: Işık, isik

Türkçe

düzenle

Söyleniş

düzenle

ışık (belirtme hâli ışığı, çoğulu ışıklar)

  1. aydınlanma için kullanılan elektrik
    • Apartmandaki dairelerin ışıkları kapalı, herkes mışıl mışıl uyuyor olmalı. A. Ümit
  2. (aletler) yeri aydınlatmaya yarayan araç
    • Bir gece yatmışken kalktı, bitişik odaya girdi, ışığı yaktı. Y. Atılgan
  3. (enerji) cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji
  4. (mecaz) sevinç, mutluluk veya zekâdan doğan, özellikle yüzde ve gözlerde beliren parıltı
    • Bütün gözlerden mânâlı ışıklar sıçrıyordu. P. Safa
  5. (mecaz) yol gösteren, aydınlatan kimse, düşünce, eser v.s.
    • Sevgili Behçet Necatigil şiirimizin vazgeçilmez ışıklarından biri olarak ayrıldı aramızdan. N. Cumalı
  6. (optik) sıcak bir kaynaktan çıkan, dalga boyu 400-750 nm olmak|olup gözle görülebilen elektromanyetik dalga; erke, nur, şavk, şua, ziya
    • Okuyabilmek için kapıdaki ışık yeterli değildi. H. E. Adıvar

Çekimleme

düzenle

Deyimler

düzenle

Atasözleri

düzenle

Türetilmiş kavramlar

düzenle

Çeviriler

düzenle

Kaynakça

düzenle