dokunmak
Türkçe
değiştirEylem
değiştirdokunmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi dokunur)
- nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek
- Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk. - A. Haşim
- karıştırmak
- Bu kâğıtlara kimse dokunmasın.
- almak, kullanmak, el sürmek
- Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu. - N. Araz
- sağlığını bozmak
- Bu yemek bana dokunur. Bu hava dokundu.
- insanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak
- Hiçbir gözyaşının bana onunkiler kadar dokunduğunu hatırlamıyorum. - R. N. Güntekin
- ilişkin, ilgili olmak, değinmek
- Eğitim konusuna dokunan bir yazı.
- hafifçe değmek
- Rüzgâr estikçe dal antene dokunuyor.
- onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak
- tedirgin etmek, sataşmak
- Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı. - S. F. Abasıyanık
Deyimler
değiştirÇeviriler
değiştirçeviriler
Kaynakça
değiştir- Türk Dil Kurumuna göre "dokunmak" maddesi