Türkçe

düzenle

dokunmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi dokunur)

Suya dokunmak (1)
  1. nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek
    • Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk. - A. Haşim
  2. karıştırmak
    • Bu kâğıtlara kimse dokunmasın.
  3. almak, kullanmak, el sürmek
    • Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu. - N. Araz
  4. sağlığını bozmak
    • Bu yemek bana dokunur. Bu hava dokundu.
  5. insanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak
    • Ümit KAFTANCIOĞLU, 2022 Altın Ekin, sayfa 17 , Dinozor Genç
      "Köyü bırakmak, anamı babamı bırakmak dokunurdu bana."
  6. ilişkin, ilgili olmak, değinmek
    • Eğitim konusuna dokunan bir yazı.
  7. hafifçe değmek
    • Rüzgâr estikçe dal antene dokunuyor.
  8. onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak
  9. tedirgin etmek, sataşmak
    • Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı. - S. F. Abasıyanık


Deyimler

düzenle

Çeviriler

düzenle

Kaynakça

düzenle