TürkçeDeğiştir

EylemDeğiştir

akmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi akar) -ar

  1. -den sıvı madde|ler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
    Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış. - Sait Faik Abasıyanık
  2. sıvı maddeler aşağıya yönelmek
  3. -den sıvı bir madde bir yerden çıkmak
  4. bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak:
  5. dam akıyor
  6. -e art arda ve toplu olarak gitmek:
    Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı. - Yusuf Ziya Ortaç
  7. kumaş yıpranıp iplikleri erimeyebaşlamak
    Çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu. - Refik Halit Karay
  8. boya birbirine karışmak
  9. -le sürüp gitmek
    Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar. - Yahya Kemal Beyatlı
  10. (mecaz) zaman çabuk geçmek
  11. (mecaz) karışmak, katılmak
  12. (argo) çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak

ÇevirilerDeğiştir

KaynakçaDeğiştir

Eski TürkçeDeğiştir

EylemDeğiştir

  1. akmak

KırgızcaDeğiştir

Ön adDeğiştir

akmak

  1. ahmak

TürkmenceDeğiştir

EylemDeğiştir

akmak

  1. akmak