boş
Türkçe
düzenleBelirteç
düzenleÖn ad
düzenleboş
- içinde üstünde hiç kişi veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı
- Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler. - A. Gündüz
- görevlisi olmayan, münhal
- Boş kadro.
- yapılacak işi olmayan, işsiz
- Bugün sabah boşum, gelebilirsin.
- kullanıldıktan sonra içinde bir şey bulunmayan, kirli
- Tam bu sırada yanlarından elindeki tepside boşlarla ortalıkçı bir çocuk geçmektedir. - T. Buğra
- (mecaz) anlamsız
- Bütün bunlar güneşli ve rüzgârlı bir günün boş vaatleri miydi? - N. Hikmet
- (mecaz) bilgisiz
- Daha meselesiz, daha cahil, daha boş, daha yakışıklıydılar. - S. F. Abasıyanık5.
- bir işe yaramayan, yararsız
- Yaşlı başlı insanlarız, dedi. Birbirimizi boş tesellilerle aldatacak değiliz. - R. N. Güntekin
Söyleniş
düzenleDeyimler
düzenleÇeviriler
düzenleçeviriler
|
Kaynakça
düzenle- Türk Dil Kurumuna göre "boş" maddesi
Atasözleri
düzenleAzerice
düzenleÖn ad
düzenleboş
- boş
Gagavuzca
düzenleKöken
düzenle- Eski Türkçe bosh
Ön ad
düzenleboş
- boş