yapmak
TürkçeDüzenle
SöylenişDüzenle
KökenDüzenle
- Osmanlı Türkçesi یاپمق (yapma + -k)
EylemDüzenle
yapmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi yapar) -ar
- gerçekleştirmek, meydana getirmek, oluşturmak, ortaya koymak
- Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. - Ç. Altan
- olmasına yol açmak
- Durgun sular sıtma yapar.
- yol almak
- Kazan çalıştığından gemi yol yapıyordu.
- tamir etmek, onarmak
- Bozulan saatimi saatçi yaptı.
- bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek
- Ayrıca terbiye edeceğim, onu yaman bir polis köpeği yapacağım. - R. H. Karay
- bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek
- Şu işi yapıver diye yalvarmıştı da enişte engel olmuştu. - S. M. Alus
- fikri, davranışı, isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek
- Elimi ağzına götürerek sus işareti yaptım. - R. H. Karay
- düzenli duruma getirmek
- Yatak yapacağım.
- Yolu yaptılar.
- üretmek
- Ayakkabı yapmak onun işiydi.
- bir harekete, işe başlamak veya hareketle, işle uğraşmak
- Koşu yapmak.
- Sarsıntı yapmak.
- çıkarmak, salgılamak
- Tükürük bezleri tükürük yapar.
- dışkı çıkarmak
- Çocuk altına yapmış.
- gerçekleştirmek
- İlk ve ortaöğrenimini Anadolu'da yapmıştır. - Y. Z. Ortaç
- tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek
- Ben adamı ne yaparım, biliyor musun?
- evlendirmek
- Bu kızı sana yapacağız.
- davranmak, hareket etmek
- Fırının harlı ateşi yanaklarını pembe pembe yapmıştı. - N. Araz
- olmak
- Altın yapmak.
- Servet yapmak.
- inşa etmek
- Onu da Üsküdar'daki ambar memuru yapmak suretiyle daireden uzaklaştırdı. - H. Taner
ÇekimlemeDüzenle
yapmak eyleminin çekimi
Alt kavramlarDüzenle
DeyimlerDüzenle
Türetilmiş kavramlarDüzenle
ÇevirilerDüzenle
yapmak
|
KaynakçaDüzenle
- Türk Dil Kurumuna göre "yapmak" maddesi