man
Türkçe
düzenleAfrikaanca
düzenleÇağatayca
düzenleFelemenkçe
düzenleFriuli dili
düzenleFrizce
düzenleGaliçyaca
düzenleİngilizce
düzenleSöyleniş
düzenle- (BK ağzı) IPA(anahtar): /mæn/
- (ABD ağzı) IPA(anahtar): /mæn/, [mɛən], /[meən]/ geçersiz IPA karakterleri ([])[[Kategori:Geçersiz IPA karakterli IPA okunuşları|]]]
- (Jamaika ağzı) IPA(anahtar): [mɑn]/ geçersiz IPA karakterleri ([]/)[[Kategori:Geçersiz IPA karakterli IPA okunuşları|]]]
- (Yeni Zelanda ağzı) IPA(anahtar): [mɛn]/ geçersiz IPA karakterleri ([]/)[[Kategori:Geçersiz IPA karakterli IPA okunuşları|]]]
(ABD aksanı) (dosya) - Heceleme: man
Ad
düzenleman (çoğulu man veya men)
- belli bir yere, sınıfa, gruba ait adam
- The two of them lived for a time as man and wife. — İkisi bir süre koca ve karı hayatı yaşadılar.
- erkeklikle özdeşleşmiş cesaret, sertlik, delikanlılık gibi özelliklere sahip kişi
- "A Cambridge man."; "I'm a solid Labour man." — "Bir Cambridge adamı."; "Ben sağlam bir işçi adamıyım."
- genellikle suça karıştığı için aranılan veya kovalanan adam
- She was more of a man than any of them. — O, hepsinden daha çok erkekti.
- koca, eş veya sevgili
- He had a platoon of forty men to prepare for battle. — Savaşa hazırlanmak için kırk kişilik bir müfrezesi vardı.
- (argo) toplumun hakim sınıfı olarak beyaz insanlar. Siyahlar tarafından the Man olarak kullanılır
- They have mastered their emotive grunge-pop without haggling with the Man. — Adam ile pazarlık yapmadan hisşî pislik popunda ustalaştılar.
- (askeriye) asker, er
- "God cares for all men."; "Places untouched by the ravages of man." — "Tanrı bütün insanlarladır."; "İnsanın tahribatından etkilenmeyen yerler."
- (hizmetkârlar) erkek hizmetkâr
- Inspector Bull was sure they would find their man. — Müfettiş Bull, adamlarını bulacaklarından emindi.
- (primatlar) insan, insanoğlu (cinsiyet ayrımı gözetmeksizin), yetişkin adam, erkek; er
- Over 700 men were made redundant. — 700'den fazla erkek işten çıkarıldı.
- (satranç) satranç gibi karton v.s. üzerinde oynanan oyunlarda taş, adam, pul
- (tarih) vasal
- He urged that black college athletes boycott the Man's Rose Bowl. — Siyah üniversiteli sporculara Gül İçindeki Adamın Tası'nı boykot etmeleri çağrısında bulundu.
- (teklifsiz konuşma) cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kullanılan bir hitap sözü; lan, adamım, oğlum
- Get me a cocktail, my man! — Bana bir kokteyl getir, adamım!
- (teklifsiz konuşma) polis, patron gibi otorite sahibi kişi veya kişiler. the Man olarak kullanılır
- Hey, man, you think you might be able to play tomorrow? — Hey, adamım, yarın oynayabileceğini düşünüyor musun?
Köken
düzenleDeyimler
düzenle- (primatlar): as - as the next man; as one man; be someone's man veya be the man; be man enough to do veya be man enough for; make a man out of someone; man about town; man and boy; the man in the moon; the man in the street veya (Amerika'da) the man on the street; man of action; man of the cloth; man of God; man of the house; man of letters; man of the match; man of the moment; man of straw veya straw man; man of the world; the man on the Clapham omnibus; man's best friend; a man's man; man to man; men in (grey ) suits; men in white coats; my man veya my good man veya my dear man; separate the men from the boys veya sort out the men from the boys; to a man
Atasözleri
düzenleTüretilmiş kavramlar
düzenleÜnlem
düzenleman
- (teklifsiz konuşma) (başlıca Kuzey Amerika'da) karşıdaki kişinin cinsiyetine bakılmaksızın şaşırma, hayranlık, sevinç gibi duyguları vurgulamak amacıyla kullanılır
- wow, like cosmic, man — vay, kozmik gibi, adam
Eylem
düzenleman
- bir yere, bir makine başına çalıştırmak veya korumak için adam bırakmak
- The firemen manned the pumps and fought the blaze — İtfaiyeciler pompayı sırtlayıp ateşle mücadele ettiler.
Köken
düzenle- Sanskritçe manu (“insanoğlu”)