Türkçe değiştir

Eylem değiştir

sıkıştırmak sıkıştırmak -ır

[1] bir şeyi dar bir yere zorla sığdırmak, tıkmak
Bilet kutusunu koltuğunun altına sıkıştırmış, elleri ceplerinde bir otobüs biletçisi geçti. - N. Cumalı
[2] bir nesneyi sıkıca duracak biçimde bir yere koymak, yerleştirmek veya orada tutmak
[3] gevşek veya seyrek olan şeyleri birbirine yaklaştırarak sıkı duruma getirmek
İstanbul tren yahut vapurunda hele bir kimseyi biraz sıkıştırın, hemen çarpılır, çay semaveri gibi oturduğu yerde fıkır fıkır kaynamaya başlar. - R. N. Güntekin
[4] bir şeyin sıkışmasına, kısılmasına, ezilmesine sebep olmak
[5] ansızın, gizlice ve karşısındakinin isteyip istemediğine bakmadan bir şeyi vermek, tutuşturmak
Eline dolu bir kadeh sıkıştırdılar. - R. H. Karay
[6] kaçmayacak biçimde çembere almak, kıstırmak
Anlattığına göre Niğde yakınlarındaki köylerden birinde imiş, sıkıştırmışlar. Jandarmalarla vuruşmuş. - M. Ş. Esendal
[7] zorlamak
Kocakarı odadan çıktıkça ben Nuri'yi sıkıştırıyorum. - H. R. Gürpınar
[8] sarkıntılık etmek


Kaynakça değiştir

Çeviriler değiştir