Türkçe

düzenle

Osmanlı Türkçesi ویرمك (virmek, vermek) sözcüğünden devralındı, Eski Anadolu Türkçesi ویرمك (vẹrmek) sözcüğünden devralındı, Ana Türkçe *bēr- sözcüğünden devralındı.

Söyleniş

düzenle

vermek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi verir)

  1. atfetmek, ondan bilmek
    • Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi. - Fâlih Rıfkı Atay
  2. ayırmak, harcamak
    • Bu esere çok emek verdi.
  3. bırakmak veya bağışlamak
  4. bir şey üzerinde etki yapmak, şeklini değiştirmek
    • Balçığa şekil vermek hiç hoşuma gitmemişti.
  5. bitki ve ağaç, ürün üretmek
    • Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. - Mehmet Ruşen Ünaydın
  6. cinsî yönden kendisini kullandırmak
  7. çevirmek, döndürmek, yöneltmek
    • Arabanın burnunu en tenha kahvelerden birinin önünde rıhtıma verdiler. - Attilâ İlhan
  8. dayamak
    • Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi. - Abbas Sayar
  9. doğurmak
    • Kezban, ona yedi evlat vermişti.
  10. düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
    • Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum. - Hâldun Taner|H. Taner}}
  11. elinde, üzerinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
    • Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. - Ömer Seyfettin
  12. hepsini herhangi bir hâle sokmak
    • Yine ortalığı velveleye verdin!
  13. herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak
    • Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor. - Refik Halit Karay|R. H. Karay}}
  14. herhangi bir hâle sebebiyet vermek
    • Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
  15. kadını, kızı biriyle evlendirmek
    • Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar. - Hâlide Edib Adıvar
  16. katmak, kazandırmak
    • Zencefil, bu yemeğe çok güzel tat verdi.
  17. sahip olmasını sağlamak
    • Ayfer TUNÇ, 2014 Dünya Ağrısı, sayfa 152
      "Özgür de bir mail adresi almış, geçen gün Madenci'ye verdiğini duydu."
  18. tespit etmek
    • Muayenehaneden saat 15.15'e randevu vermişler.
  19. ödemek
    • Haydi … arabaya atlayın… Köşkten parayı verirler.' - Peyami Safa
  20. yaymak
    • Mum ışık vermiyor, kendini bile aydınlatıyordu.
  21. (ticaret) satmak
    • Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul.

Çekimleme

düzenle

Zıt anlamlılar

düzenle

Deyimler

düzenle

Türetilmiş kavramlar

düzenle

Çeviriler

düzenle

Kaynakça

düzenle

Yardımcı eylem

düzenle

vermek

  1. kök veya gövdeleri sonuna /-i, -u/ zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
    Alıvermek, dizivermek, görüvermek, yapıvermek.