can
Türkçe
düzenleSöyleniş
düzenleKöken
düzenle- Osmanlı Türkçesi جان, Farsça جان.
Ad
düzenlecan (belirtme hâli canı, çoğulu canlar)
- (felsefe) insan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık, can kuşu, ruh
- Canı yok edecek olan yine kendisidir. - Nezahat Özcan
- birey, ferd; kişi, şahıs
- Benimle beraber dört canız.-- - Falih Rıfkı Atay
- canlı olma hâli
- eş anlamlıları: dirilik, güç
- Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu. — M. Ş. Esendal
- gönül
- Çirkin bana kurban, ben de güzele. Can sever güzeli, maldan ziyade. — Karacaoğlan
- insan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık
- insanın hislerine taşıyan iç âlemi
- Çirkin bana kurban, ben de güzele
Can sever güzeli, maldan ziyade
- Çirkin bana kurban, ben de güzele
- insanın kendi varlığı, özü
- Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. — R. N. Güntekin
- sevgi ve yakınlık hissiyle kendisine bağlanılan
- Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. — T. Buğra
- (din, tarikat) Bektaşilik ve Mevlevîlikte tarikat kardeşi
- Şeyh çıkınca oradaki canlar da sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çıkarlar. — A. H. Çelebi
Çekimleme
düzenlecan adının çekimi
Deyimler
düzenleAzrail'e bir can borcu olmak, can acısı, can alıcı nokta, can atmak, can borcu, can borcunu ödemek, can ciğer, can ciğer kuzu sarması, can çabası, can damarı, can düşmanı, can evi, can gözdesi, can havli, can güvenliği, can korkusu, can kuşu, can simidi, can vermek, can yeleği, can yoldaşı, can kulağı ile dinlemek, can kuşu, can leğeni, can noktası, can pazarı, can sağlığı, can sıkıcı, can sıkıntısı, can sohbeti, can tahtası, canla başla çalışmak, daha iyisi can sağlığı, seninki can da benimki patlıcan mı?
Türetilmiş kavramlar
düzenleÇeviriler
düzenleçeviriler
|
Ön ad
düzenlecan (karşılaştırma daha can, üstünlük en can)
- çok içten, sevimli, sevilen, şirin
- Alphonse Daudet, ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. — T. Buğra
Çeviriler
düzenleçeviriler
|
Kaynakça
düzenle- Türk Dil Kurumuna göre "can" maddesi
Atasözleri
düzenleAzerice
düzenleGagavuzca
düzenleGaliçyaca
düzenleİngilizce
düzenleSöyleniş
düzenle- Heceleme: can
Yardımcı eylem
düzenlegeçmiş zaman: could, olumsuz: can not, cannot veya can't
- bir şeyi yapabilmek, yapmaya gücü, yeteneği veya imkânı olmak
- They can run fast. — Hızlı koşabilirler.
- I could hear footsteps. — Ayak sesleri duyabiliyordum.
- bir şeyi yapmaya hakkı veya yetkisi, izni olmak
- You can use the phone. — Telefonu kullanabilirsin(iz).
- birisinden bir şey yapmasını isterken kullanılır: -bilir misin(iz)?
- Can you open the window? — Camı açabilir misin(iz)?