çalmak
Türkçe
düzenleEylem
düzenleçalmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi çalar)
- (kriminoloji) başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak
- İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı. - F. R. Atay
- vurarak veya sürterek ses çıkartmak
- Bir yandan mızıka istiklal havasını çalıyordu. - R. E. Ünaydın
- (müzik) bir müziği dinlemeyi sağlayan aleti çalıştırmak
- Fevkalade zekidir, iyi dans eder, piyano çalar, tenis oynar, ata biner, avcıdır, kayakçıdır. - R. H. Karay
- ses çıkarmak, ses vermek
- Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir. - R. N. Güntekin
- atmak, çarpmak, vurmak
- üzerine sürmek
- Ekmeğin üzerine yağ çaldı.
- bozmak, zarar vermek
- kumaşın bir parçasını kesmek
- madeni oymak, kalemle işlemek
- benzemek, andırmak
- Geniş alınlı, kırmızıya çalar, kahverengi saçlı, altın dişli tuhaf bir delikanlı gülümsedi. - S. F. Abasıyanık
- zamanı boşa harcatmak, ziyan edilmesine yol açmak
- süpürmek, temizlemek
- Tozu çalmak.
- Kapıya vurarak ses çıkarmak, kapıyı açmasını istemek.
- Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 29 , İletişim Yayınları
- "Yukarıya çıkıp odanın kapısını çaldım."
- Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 29 , İletişim Yayınları
Deyimler
düzenleÇeviriler
düzenleBaşkasının malını izinsiz almak
Müzik aleti kullanmak
çeviriler
|
Kaynakça
düzenle- Türk Dil Kurumuna göre "çalmak" maddesi
Eski Türkçe
düzenleBu sözcüğün, biçim ve içerik olarak Vikisözlük standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Madde düzenleme ve Vikisözlük standartları ile ilgili bilgi
Bu sözcükte ayrıca şu sorunlar da bulunmaktadır:
- Bu söz(cük), ait olduğu dilin kullandığı Eski Türkçe alfabesinde yazılmamıştır.