Türkçe değiştir

Eylem değiştir

kaynamak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi kaynar) -r

  1. (fisik) bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulunca, buhar durumuna geçerek fokurdamak
    Su, 100 °C'de kaynar.
  2. yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak
    Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu. - Tarık Buğra
  3. yerden çıkmak
  4. kırık, çatlak kemik veya metal parçalar eski durumunu almak, birbirine yapışmak
  5. yara kapanmak, iyileşmek
  6. mayalı bir şey kabarıp köpürmek
    Şıra kaynamış.
  7. mide ekşimek
  8. çalkantı durumunda olmak, dalgalanmak
    Deniz kaynıyor.
  9. çok miktarda bulunmak
    Burası karınca kaynıyor.
  10. gizli çevirmek, için için hazırlanmak
    Burada bir iş kaynıyor.
  11. gerektiği gibi yapılamamak
    Lafa daldık, ders kaynadı.
  12. artmak, çoğalmak, yoğunlaşmak
    Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu. - Halit Ziya Uşaklıgil
  13. coşmak, heyecanlanmak
  14. bir yerde huzursuzluk, tedirginlik olmak
  15. arada kaybolmak
    Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana. - Selim İleri

Deyimler değiştir

Çeviriler değiştir

Kaynakça değiştir

Eski Türkçe değiştir

Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.

Eylem değiştir

  1. kaynamak
  2. karşı gelmek
  3. kabulden çekinmek
  4. sözünü reddetmek