kaynamak
Türkçe değiştir
Eylem değiştir
kaynamak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi kaynar) -r
- (fisik) bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulunca, buhar durumuna geçerek fokurdamak
- Su, 100 °C'de kaynar.
- yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak
- Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu. - Tarık Buğra
- yerden çıkmak
- kırık, çatlak kemik veya metal parçalar eski durumunu almak, birbirine yapışmak
- yara kapanmak, iyileşmek
- mayalı bir şey kabarıp köpürmek
- Şıra kaynamış.
- mide ekşimek
- çalkantı durumunda olmak, dalgalanmak
- Deniz kaynıyor.
- çok miktarda bulunmak
- Burası karınca kaynıyor.
- gizli iş çevirmek, için için hazırlanmak
- Burada bir iş kaynıyor.
- gerektiği gibi yapılamamak
- Lafa daldık, ders kaynadı.
- artmak, çoğalmak, yoğunlaşmak
- Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu. - Halit Ziya Uşaklıgil
- coşmak, heyecanlanmak
- bir yerde huzursuzluk, tedirginlik olmak
- arada kaybolmak
- Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana. - Selim İleri
Deyimler değiştir
Çeviriler değiştir
çeviriler
Kaynakça değiştir
- Türk Dil Kurumuna göre "kaynamak" maddesi
Eski Türkçe değiştir
Bu sözcüğün, biçim ve içerik olarak Vikisözlük standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Madde düzenleme ve Vikisözlük standartları ile ilgili bilgi
Bu sözcükte ayrıca şu sorunlar da bulunmaktadır:
- Bu söz(cük), ait olduğu dilin kullandığı Eski Türkçe alfabesinde yazılmamıştır.