göz
![]() |
Ayrıca bakınız: goz |
TürkçeDüzenle
KökenDüzenle
Osmanlı Türkçesi گوز (göz) sözcüğünden devralındı.
SöylenişDüzenle
AdDüzenle
göz (belirtme hâli gözü, çoğulu gözler)
- (anatomi) görme organı, basar
- Gözü iki numara miyop.
- bazı deyimlerde görme ve bakma
- Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin.
- (mimarlık) oda
- Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı. Nasıl sevinç içinde çıkardım şu yokuşu. - Z. O. Saba
- bakış, görüş
- Bu sefer alacaklı gözüyle baktım.
- (coğrafya, hidroloji) suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak
- Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu? - T. Buğra
- boşluk, delik
- ''İğnenin gözü. Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır. - S. F. Abasıyanık
- (mobilya) çekmece
- Masanın gözleri.
- terazi kefesi
- nazar
- İnsanı gözle yiyip bitirirler. - Ö. Seyfettin
- sevgi, ilgi, gönül bağlantısı
- Gözden düşmek. Göze girmek.
- (bitki anatomisi) ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri
- Göz aşısı.
- bölüm, hane
- Dama tahtasında altmış dört göz vardır.
- bazı yaraların uç bölümü
- Çıbanın gözü.
- kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında bir şeye]] kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk
ÇekimlemeDüzenle
göz adının çekimi
Üst kavramlarDüzenle
- (ağacın bir bölümü): ağaç
- (çekmece): mobilya
- (görme organı): duyu organı
AtasözleriDüzenle
- Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez
- Ağız büzülür, göz süzülür, ille burun, ille burun
- Ağrılarda göz ağrısı, her kişinin öz ağrısı
- Bir başa bir göz yeter
- El terazi, göz mizan
- Fazla mal göz çıkarmaz
- Göz gördüğünü ister
DeyimlerDüzenle
- açıkgöz
- ağ gözü
- ağ gözü açıklığı
- birleşik göz
- cam göz
- dört göz bir evlat için
- dünyaya gözlerini açmak
- dünyaya gözlerini kapamak
- göz açamamak
- göz açtırmamak
- göz alıcı güzellik
- göz ardı etmek
- göz aşısı
- göz atmak
- göz bebeği
- göz boyamak
- göz dönmesi
- göz erimi
- göz göre göre
- göz göze gelmek
- göz hakkı
- göz kırpmak
- göz kulak olmak
- göz küresi
- göz önünde
- göz rengi
- göz rengi farklılığı
- göz suyu
- göz süzme
- göz süzmek
- göz yummak
- gözdağı vermek
- gözden düşmek
- gözden kaçmak
- gözden uzak
- göze batan
- göze batan
- göze çarpan
- göze girmek
- gözleri açılmak
- gözleri çakmak çakmak olmak
- gözleri dolu dolu olmak
- gözleri fal taşı gibi açılmak
- gözleri fıldır fıldır etmek
- gözleri yollarda kalmak
- gözleri yuvasından fırlamak
- gözlerinde şimşekler çakmak
- gözlerine inanamamak
- gözü açık
- gözü dışarıda
- gözü dönmek
- gözü gibi bakmak
- gözü olmamak
- gözü toprağa bakmak
- gözü uyku tutmamak
- gözü yükseklerde olmak
- gözü yüksekte
- gözüm görmesin
- gözünde tütmek
- gözüne çarpmak
- gözünü bağlamak
- gözünü karartmak
- gözünü korkutmak
- gözünün içine bakmak
- gözünün önünden geçmek
- gözyaşı
- kötü göz
- para gözlü
- petek göz
Sözcük birliktelikleriDüzenle
Türetilmiş kavramlarDüzenle
ÇevirilerDüzenle
görme organı
|
çekmece
KaynakçaDüzenle
- Türk Dil Kurumu: "göz"
Ek okumalarDüzenle
- (anatomi): Vikipedi'de göz
AzericeDüzenle
AdDüzenle
göz
- (anatomi) göz
GagavuzcaDüzenle
KökenDüzenle
AdDüzenle
göz
- (anatomi) göz
KaynakçaDüzenle
- Etymological Dictionaries - Andras Rajki
TürkmenceDüzenle
AdDüzenle
göz
- (anatomi) göz