Türkçe

düzenle

[gir·mek]

Söyleniş

düzenle
IPA(anahtar): /ɡiɾ.ˈmec/
Heceleme: gir‧mek

girmek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi girer)

  1. ağrı, sancı başlamak, saplanmak
  2. almak, fethetmek
    Ordularımız İstanbul'a girdiler. M. Ş. Esendal
  3. başlamak, girişmek
    Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum. N. Ataç
  4. bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak
    Tuz genellikle her yemeğe girer.
  5. bulaşmak
    Koyunlara kelebek hastalığı girdi.
  6. detaylara inmek, incelemek
  7. dışarıdan içeriye geçmek
    Birlikte kiliseden içeri giriyoruz, ben topallıyorum. A. Ağaoğlu
  8. erişmek, ulaşmak
    Yirmisine girdi.
  9. iyice anlamak, iyice bilmek
  10. katılmak
    Bugün edebiyat imtihanına girdim. Y. Z. Ortaç
  11. kavgaya tutuşmak
  12. sığmak
    Elim bu eldivene artık rahatlıkla giriyor.
  13. sulu bir şeyin veya su dolu bir yerin içine batmak veya dalmak
    Ceketinin ucu tabağa giriyor.
    Denize girmek.
  14. yazılmak, başlamak
    • Faruk EREM, 1996 Bir Ceza Avukatının Anıları, sayfa 25
      "Ankara'da büyük bir garajın kaporta bölümüne çırak girmişti, küçük yaşta."
  15. yeni hâle geçmek, dönüşmek
    Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu. Ö. Seyfettin
  16. yüklenmek
  17. zaman anlamlı kavramlar için gelmek
    İlkbahar girdi.
  18. (hukuk) geçmek, tecavüz etmek
    Komşu, tarlamıza beş metre girdi.

Çekimleme

düzenle

Zıt anlamlılar

düzenle

Alt kavramlar

düzenle

Deyimler

düzenle

Türetilmiş kavramlar

düzenle

Çeviriler

düzenle

Kaynakça

düzenle