görmek
Türkçe
düzenleEylem
düzenlegörmek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi görür)
- (nöroloji, fizyoloji) göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- anlamak, kavramak, sezmek
- Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. - R. E. Ünaydın
- yanına gidip konuşmak
- Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 65 , İletişim Yayınları
- "Hasan'ı arıyordu; onu görmesi gerektiğini söyledi."
- Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 65 , İletişim Yayınları
- bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
- belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
- Ayfer Tunç, 2018 Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura, sayfa 62 , Can Yayınları
- "Hiç Amerika görmemiş gibi yaşıyormuş."
- Ayfer Tunç, 2018 Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura, sayfa 62 , Can Yayınları
- yapmak, etmek
- İş görmek. Masraf görmek.
- kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
- almak
- Birinden ders görmek.
- bir şeye erişmek
- Cebi para görmek.
- çok değer vermek
- Gözü yalnız parayı görüyor.
- bir işleme uğramak
- Teftiş görmek.
- yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
- Ev güneş görüyor.
- ziyaret etmek
- karşılaşmak, rastlaşmak
- gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
- Körler parmaklarıyla görürler.
- sahne olmak, geçirmek
- Bu ova çok savaş gördü.
- saymak, herhangi bir şey gibi görmek
- gezmek
- Ankara'yı gördün mü?
- vermek
- Baba hiç param yok, biraz görsen beni, dediği sabahı minnetle anımsar Ali Bey. - N. Meriç
- (spor) takım arkadaşlarından en uygun olanına pas atmak
Deyimler
düzenleÇeviriler
düzenleçeviriler
|
Kaynakça
düzenle- Türk Dil Kurumuna göre "görmek" maddesi