Türkçe

düzenle

görmek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi görür)

  1. (nöroloji, fizyoloji) göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
  2. anlamak, kavramak, sezmek
    • Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. - R. E. Ünaydın
  3. yanına gidip konuşmak
    • Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 65 , İletişim Yayınları
      "Hasan'ı arıyordu; onu görmesi gerektiğini söyledi."
  4. bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek
  5. belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
    • Ayfer Tunç, 2018 Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura, sayfa 62 , Can Yayınları
      "Hiç Amerika görmemiş gibi yaşıyormuş."
  6. yapmak, etmek
    • İş görmek. Masraf görmek.
  7. kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak
  8. almak
    • Birinden ders görmek.
  9. bir şeye erişmek
    • Cebi para görmek.
  10. çok değer vermek
    • Gözü yalnız parayı görüyor.
  11. bir işleme uğramak
    • Teftiş görmek.
  12. yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak
    • Ev güneş görüyor.
  13. ziyaret etmek
  14. karşılaşmak, rastlaşmak
  15. gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak
    • Körler parmaklarıyla görürler.
  16. sahne olmak, geçirmek
    • Bu ova çok savaş gördü.
  17. saymak, herhangi bir şey gibi görmek
  18. gezmek
    • Ankara'yı gördün mü?
  19. vermek
    • Baba hiç param yok, biraz görsen beni, dediği sabahı minnetle anımsar Ali Bey. - N. Meriç
  20. (spor) takım arkadaşlarından en uygun olanına pas atmak

Deyimler

düzenle

Çeviriler

düzenle

Kaynakça

düzenle

Türkmence

düzenle

görmek

  1. (nöroloji, fizyoloji) görmek
  2. bakmak

Kaynakça

düzenle
  • Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.